Bir Melek Tanıdım

 Size bir kadın anlatacağım… Öyle bir kadın ki bu; meme kanseriyle 4.evresinde tanıştı. Lenflerinde kemiklerinde ve ciğerlerinde metastazı olarak. Minik kızı Eylül 5 aylıkken. Ama tek bir umutsuzluk duymadan başaracağını bilerek çıktı bu yola.
 Öyle bir kadındı ki bu kadar geç farkedilmesine “bebeğine aylarca süt verebildiği için” şükretti. Onu doyurabilmeyi, koynunda uyutabilmeyi en büyük şansı olarak görüyordu.
 Öyle bir kadın ki, ilk kemoterapi küründe kan değerleri düştüğü için yoğun bakımda yattı da sadece “bebeğim” diye ağladı. Eylül onun gücüydü. Tek koyan ondan ayrı kalmış olmaktı. Yalvardı doktorlara “çıkarın beni hastaneden bebeğimi göreyim nolur!”
 Öyle bir kadın ki saçlarını kazıtmak zorunda kaldığında tek düşündüğü kızının ondan korkacak olmasıydı. Çıkamadı ayna karşılarına, fular ile dolaştı ve kabullendi kel anne, kel eş, kel evlat, kel kadın oluşunu. Minik Eylül onu öyle de seviyordu çünkü..
 Öyle bir kadındı ki ilerleyen kanseri memesinde açık yaralar oluşturmasına, o devasa yaralarla yıllarca yaşamasına rağmen bir kere bile of dememiş, pansuman yaparken kızının kel kafasını okşayıp yarım yamalak diliyle “üzülme annecim” demesiyle güç bulmuştu.
 Öyle bir kadındı ki, hiç duymayan sol kulağı, çok az duyan sağ kulağına üzülmedi de yeni yeni konuşmaya başlayan bebeğinin kelimelerini kaçıracağı, bıcırdamalarını duyamayacağı için kahroluyordu.
 Öyle bir kadındı ki senelerce aldığı kemoterapilere rağmen yine de “inadına yaşamak” diyebiliyordu. Şükrü dilinden asla düşmüyordu.
 Öyle bir kadındı ki, ciğerinde biriken litrelerce suyu aldırırken bile bize güler, dedikodularımıza katılır, kendiyle dalga geçerdi.
 Öyle bir kadındı ki son anına kadar savaşını bırakmadı, her seferinde daha sağlam bastı, daha kararlıydı. Asla olumsuz konuşmadı, konuşturmadı.
Ama 5 Haziran cuma günü hastaneye yattığında farklıydı herşey. Bu kez farklı konuşmuştu. Biliyordu gideceğini… Eşini aldı karşısına ve çok emin bir şekilde “öleceğim” dedi. “Kızımızı büyütene kadar sana ölmek yok!!”
 Öyle bir kadındı ki bilinci kapandığında bile kızını sayıklıyordu. “kalkıp temizlik yapmam lazım!” demişti hayal ile gerçek arasında. “Neden?” diye şaşırdı etrafındakiler. “Temizlik yapmam lazım çünkü Eylülün erkek arkadaşı gelecek” demişti. Gelecekten görüntüler gösteriliyordu belki gözü arkada kalmasın diye, belki bilinç altı etkiliyor hayal görüyordu ama öyle melekti ki ölüme kızının anılarıyla gitti.
 Öyle bir kadındı ki bizimle olan bağı mucizevi şekilde hepimizi sabah 5.30’da uyandırdı ve aklımıza düşmesine sebep oldu anladık ki bu şekilde veda etti.
 Öyle bir melekti ki 3. yaşını göremediği yavrusunu, doyamayan kocasını, en iyi arkadaşı kardeşini, annesini babasını, 9 gözü yaşlı amazonu bıraktı gitti de yine gözümüz arkamızda kalmasın diye eşinin rüyasına girdi bir gün sonra şahane bir şekilde. Dedi ki “Ben çok güzel bir yerdeyim, seni de burada bekliyorum”
 Şimdi anladınız mı Rukiyem nasıl bir kadındı. Kendi satırlarından okuyun bir de…



“Benim hikâyem böyle sürüp gider. Masallarda olduğu gibi, bir varmış bir yokmuş ile başlayıp, gökten üç elma düşürüp mutlu sonla bitirmeyi çok isterdim. Mucize ile başladığım hikâyem, belki de bir mucize ile sonlanır günün birinde. Son bir yıla neler sığdırdım, neler öğrendim, neler unuttum. Sevmenin gücünü keşfettim. Sevmekle başlarmış her şey. En önemlisi kendini sevebilmekmiş. Sonunu henüz göremediğimiz tedavilerim devam ediyor. Umutla ve dua ile bekliyoruz mutlu sonu. Bir gün gelecek hepsi bitecek, inanıyoruz. Kanseri kabullendim; ama sahiplenmedim. O davetsiz gelen bir misafir oldu benim için. Sormadan geldiği gibi, gidecek bir gün. Benden de bir şeyler alıp gidecek belki.
Ben bir bebeğin gülüşü ile tutundum hayata… Kendim için, onun için, başlayan yeni günler, yaşanılacak yarınlar, yeni açan çiçekler, mevsimler, yeni yerler, kimi zaman bir çocuk gülüşü, yağmur sesi, deniz kokusu, bir fincan kahve, okunulacak yeni kitaplar, keşfedilecek yeni insanlar ve daha sayabileceğim onlarcası için açıyorum kollarımı. Yaşamak için… Ciğerlerim dolarcasına nefes alabilmek için… Bugünün tekrarı yok a dostlar… Ertelemeyin. Yaşamak mühim. Yaşayın, ertelemeyin.”
Rukiye Işık Doğdu



Seni çok seviyoruz.. Ruhun şad olsun…

Bir Cevap Yazın

Navigate
Tasarım : Blogger Tasarım